6 Mayıs 2009

Efe'nin Doğum Hikayesi


Mesaideyim ve işim yok, çok garip ama gerçek bu, müdürümüz herkesin gönlüne göre değilde zorunlu bir şekilde kalıp çalışmasını istiyor. Biz de işimiz olmasa da oflaya puflaya ayak uyduruyoruz ona.

Bende durumdan istifade doğum hikayemi yazayım dedim.

Doğumuma 3 hafta kalana kadar çalışayımda bebeğimle daha çok ilgileneyim dediştim. Kendime büyük bir puzzle almış ve evde oyalanmaya başlamıştım. Fakat kocaman göbeğimden masanın üstüne eğilmekte zorlanıyor 5 dak. bakıp sonra dinleniyordum. Evde vakit geçirmeyi ve özellikle de yanlız kalmayı sevmediğimden benim için sıkıcı günlerdi. Annem evinde kalan yatalı misafirlerinden dolayı yanımda kalamamıştı.

Henüz 2 hafta geçmişti. 2006 Haziranın son Cuma gecesi saat 3 te eşim henüz yeni yatmıştı ki Efe bir tekme indirdi. Tekmenin şiddetinden uyandım ve Aman Allahım o neydi öyle diye düşünüyordum ki çişim gelmişte tutamıyormuşum hissiyle kallktım ve Sinanı kaldırdım. Bir de ne göreyim yatak göl içinde. Sinan panik ne yapacağını düşünüyor. O kadar doğum hikayesi okuyup suyu gelen birsürü kadın olduğunu görmeme rağmen kala kaldım. Eşimin annesini arayıp durumu anlattık. Sakin olmamızı doğumun başladığını hazırlanıp hastaneye gitmemizi onunda geleceğini söyledi. O zaman arabamız yoktu ama sinan bir sürü taksi numarası edinmişti. Sürekli bozuk musluk gibi aktığımdan kendime kocaman bir havlu bulup üstüne oturup hastaneye kadar gittim. Efe ters geldiği için doktorlar önceden beri mecburi sezeryan demişlerdi. Ama her ihtimale karşı tekrar bakıp acil sezeryana karar verdiler.

Sezeryan olacaktım ama doğum başladığından sancılarımda artıyordu. Sinanı kapıda bırakıp üst kata doğumhaneye çıktım. Üstüme son derece antipatik mavi bir önlük giydim ve beklemeye başladım. Bu arada normal doğumlarını bekleyen en az 10 kadın sancı içinde bekliyorlardı. Bir tanesi feci bağırıyordu, alın bunu ben ölüyorum falan. Ben tüm bunlara rağmen gayet sakindim. Ameliyatı yapacak doktor beni görünce sinirlendi. Bu kadar normal doğumun içinde gecenin bir vakti acil bir sezeryan onu hiç açmamıştı. Herkes buraya gelmek zorunda mı kardeşim bu ne ya falan gibi bir sürü saçmasapan sözle herkesin moralini bozdu. Beni Efeme kavuşturacak kişinin bunu memnuniyetsizlikle yapacak olması çok canımı sıktı ama başka çarem yoktu. Kaderime razı oldum ve yattım.En son alelade bir hastane odasının hazırlandığını ve hemşirenin iğne yaptığını hatırlıyorum.

Uyandığımda soğuktan titriyordum.Yanyana 3 bayan 3 ayrı sedyede yatıyorduk. İlk başta hiçbir acı hissetmedim sadece çok üşüyordum. Bebeğim doğdumu dedim güçlükle. Odada bir hastabakıcı vardı evet burda merak etme dedi bir göreyim dedim, yanıma getirdi. Çok sevimliydi benim kuzum, içim rahatladı bir ohh dedim ve bir battaniye istedim. Bizi odalarımıza götüreceklerini söylediler.bekliyorduk ama her saniye bir saat gibi geçiyordu acılarım artmaya başlamıştı. Sonunda sıra bana geldi, içinde annemin, kayınvalidemin, eşimin ve de bebeğimin bulunduğu oda bana çok güzel görünüyordu. üstüme kat kat yorganlar çekip uyumaya çalıştım.

Buraya kadar herşey eh idare eder ama bundan sonraki yaklaşık bir ayım hayatımın en kötü günlerini yaşadım. Bana bunları yaşatan ise işini memnuniyetsizlikle sevmeden yapan bir doktordu. Sezeryan sırasında rahmimde büyük bir apse oluşmuştu. Bir alet unutmuş bile olabilirdi. Ateşim hiç düşmüyordu süt verdiğim için paroldan başka bir ilaç da alamıyordum. Alyuvar sayım normalde olması gerekenden çok çok fazlaydı. Bu da vücutta tanınmayan bir şeyi gösteriyordu. Doğum yaptığım Zekai Tahir Hastanesinden nefret ettiğim için özel bir hastaneye yattım. Bir uzun hafta boyunca bebeğimden uzak kaldım. Günde bir defa yanıma geliyordu emişip koklaşıp ayrılıyorduk.Uzun kalmamalıydı çünki hastane ortamının ne kadar temiz olduğu malumdu. Ben ise hem lohusalığın verdiği duygusallık, hem o sıra ailemle olan bir tatsızlık, hem de ateşimin sürekli 39 40 civarında olmasından dolayı sürekli ağlama halindeydim. Bir daha düzelmiycem sürekli acı çekeceğim diye düşünüyordum. Doktorlar her gün başka bir ihtimalle geliyorlardı. Sinanın bir arkadaşı acil servis doktoruydu. Durumumu sürekli ona soruyorduk ama hiç iç açıcı konuşmuyordu. Bu kadar büyük bir apseyi kurutmak çok zor ki sen şimdi süt verdiğin için hassas bir durumdasın.

Bir hafta sonra bir mucize oldu ve yumruk kadar olan apsenin büyüklüğü 8 mm ye düştü. Koşa koşa Efeme kavuştum. Ama çok uzun süre doğum sonu depresyonu yaşadım. Ben hastanedeyken Efe biberona alışmıştı ve memeyi almak istemedi. Çok uğraşsamda olmadı. Her gece 2 saatte bir kalkıp ya süt sağıyor ya da mama hazırlıyordum. Uykusuzluğa, yalnızlığa ve çok tatlı ama sürekli ilgi bebeğe alışmam çok vakit aldı. 3,5 ay sonra anneme lütfen gel ben işe başlamak istiyorum dedim. Annem 8 ay kadar yanımızda kalıp benim o zor anlarımda hep yanımda olmuştur. Allah ondan razı olsun.

Bu yazıyı yazarken düşündüm, acaba yanlış bişeymi yazıyorum hepsi geçti gitti diye ama sonra karar verdim zor anlar da hayatın gerçekleri ve şimdiki halimize çok şükretmemiz gerektiğinin bir kanıtı. Hiç unutmamalıyım ben zor günler yaşadım ama hepsi geçti. Şimdi oğlumla ve eşimle beraber çok mutluyum. Allah tüm hastalara şifa versin.


29 Nisan 2009

uzun zaman oldu...



Çok uzun zaman olmuş yazmayalı.Sürekli bilgisayar başındayım aslına bakarsanız ama bloguma yazmak için uygun zamanı bir türlü bulamıyorum. İşlerim çok yoğun , işe ara verince de gene bilgisayar başında olmak yoruyor beni. Rahatlamak için yemeyi tercih ediyorum malesef:( Bahar geldi ama ben hafifleşmek yerine habire ağırlaşıyorum.

Yazmayalı büyük bir misafir grubu ağırladım. Annem ve kayınvalidemin desteği olmadan bu sefer kendim yapıcam diye çok uğraşsam da her ikisi de benden daha hevesli çıkınca işin büyük kısmını gene onlar yaptı. Buluşma nedenimiz ayda bir akrabalar arası yapılan gündü. Altınları aldım.Uzun zamandır kendime birsürü şey alacam diye bu günü beklemiştim ama herzamanki gibi ben dişe dokunur bişey yapamadan paralarım püff uçtu. Efeye ve eşime bişeyler aldım ama gerisi nasıl olduysa giti:(

Efe konuşmasını günden güne geliştirerek bizi şaşırtıyor, onunla iletişimimiz çok rahatladı diyebilirim. Çiş sorunu konusunda ise bir gelişme yok malesef. Arkadaş edinmek istiyor, parkta çocukların yanına yaklaşıp arkadaş olalımmı diye soruyor mesela:) Onlardan ses gelmezse ama anne şimdi ne olcak diye soruyor büyük bir hayalkırıklığıyla. Yemek konusunda seçeneklerimizi çok azalttı. Çorbalardan midesi bulandı artık sürekli makarna yada pilav yemek istiyor bizde yanında tavuk yada köfte veriyoruz, bunların dışında sebze yada meyve hemen hemen hiç yemediği için endişe ediyorum.


Aktiviteler konusunda ise herzamanki gibi haftasonları alışveriş merkezlerinde Efeyi eğlendiriyoruz. Uzun zamandır ilk defa dün bir film izledim. The Burning Plain. Eşim Charlize theron ve Kim Basinger deyince hafif sade eğlenceli bir film izleriz sanmıştım ama yanılmışım. Filmin yarısından uzunca bir süre kimin ne olduğunu anlamıyorsunuz bulmaca çözer gibisiniz. Değişik bir konu ve oyunculuk süper bence kesinlikle izlenmeye değer.

Filmin ilk sahneleri çok üzücü malesef ama Issız adamın ilk sahnelerinin aynısı. Tek fark birinde erkeğin önüne gelenle yatması diğerinde ise bayanın. Nerede olursa olsun kopya çekmek kadar nefret ettiğim bişey yok. Ne olursa, nasıl olursa olsun kendisi olmalı herkes....

16 Mart 2009

Hadi hep beraber şükredelim.


Bu haftasonunun sonunda hayatım için ne kadar çok şükretsem az diye düşündüm.

Dün kocası kanser olan bir arkadaşıma gittim. İyiki gittik gerçekten çünki gördümki yanlarında kızın ailesinden başka kimseleri yok.Oysa her ikiside gayet büyük ve zengin bir şirketin elemanları.

Bulgaristanda çalışıyorlardı ama hastalık çıkınca ve orda tedavisi olmayınca TR ye döndüler. Arkadaşıma çok komik bir fiyata haftada 3 gün iş vermişler, eşininde maaşını gönderceklermiş ama geleli bir ay olmasına rağmen henüz gelmemiş.

Bulgaristan'da evler eşyalı olduğu için beyaz eşya dışında hiçbirşey almamışlar.3 saat falan oturduk mutfakta, çünkü oturacak pek yer yok evde. Zaten odanın birinde kocası var, kanepenin biri ve tv nin oldugu oda. Hiç girmedik odaya. Diğer odada bir kanepe ve kızların birinin yatağı var, bir de kızların giysi dolabı. Yerlerde küçük küçük halılar 20 yıl öncesinden kalma. Salon bomboş. Yatak odasında da sadece yatak, gardolap falan yok. 2 valiz duruyor birinde kendi diğerinde eşinin kıyafetleri. Çay içtik mutfakta bardak yok annesinin verdiği fincanlar. zaten yataklar dışında herşeyi, kanepeleri halıları, mutfaktaki masayı annesi vermiş. Tüller falan da öyle uyduruktan. Çayın yanına bişeyler verdiler ama aynı cinsten 4 tabak yoktu.

Tüm bunlar fiziksel şeyler zamanla alınır olur inşallah da en önemlisi sağlık. Kolunda etin kemiğe kadarki kısmını almışlar çok şükür ki kemiğe sıçramamış yoksa kesmek zorunda kalırlarmış.
Şimdi kemoterapi ve radyoterapi tedavisi görüyomuş eşi, yayılmasın diye.

İnşallah iyileşir hem o hem de tüm hastalar. O kadar da tatlı iki kızları varki Allah onlara merhamet etsin .


Cumarteside Efeyle bir akrabamıza gittik, onunda Efeden 3 ay küçük bir oğlu var. Çok ısrar etti illa gelin çocuklar oynasın diye bende Efe mutlu olur belki diye gittim ama nerdee. Çocuk acayip bişey, sürekli koşuyor, herşeyi yerlere atıyor, bağıra bağıra konuşuyor ....Efe başladı ağlamaya, kucağımdan inmedi. Çok üzüldüm bende bu kadar hassas olmasına. Yüksek sese hiç alışık değil. Kreşe nasıl alışır bilemiyorum ama o kadar içli içli ve uzun ağladı ki gittiğime pişman oldum.

Artık daha fazla çocuklu ortamlara katılsam, çocuğum kendinden farkli tipler görse iyi olacak kesinlikle. Çok sakin ve sessiz bir ortamda büyüdü Efe. Bizler anne baba olarak gayet sakiniz, evde pek yüksek sesle konuşulmaz, babane anane ise ne istese emir deyip yapıyorlar.

Bu yüzden mi Efe sakin bir çocuk yoksa Efe sakin bir çocuk olduğu için mi biz sakiniz bilmiyorum ama diğer çocuklar yanında oğlum ezilcek diye çok korkuyorum. Ona kavga etmeyi öğretmek, sana vurana sende vur demek istemiyorum ama nasıl daha güçlü olacak onu da bilmiyorum. Diğer anneler bu konuda ne yapıyor merak ediyorum.

13 Mart 2009

tuvalet alışkanlığı




Efenin 3 yaşına hemen hemen 3,5 ay var ve henüz tuvalet alışkanlığımız yok. Pratik annemin Kıpırcanının 4 yaşına az kalana kadar beze yapması beni de korkutuyor. Yaşları büyüyüp dilleri uzayıp inatları artınca bu veletleri istemedikleri birşey konusunda ikna etmek çok zor. Oysa Efenin tuvaletini yapdığını anlamak çok kolaydır(örnek:yukarıdaki resim:)

Suç kesinlikle Efenin değil tabii. Annelerimiz gibi 1 yaşını geçince bezi atıp alıştırmak lazımdı ama bu hazır bezler insanı rahata çok kötü alıştırıyor. Erkek çocuk biraz daha geç öğrenir diye 2 yaşına kadar bekledik. Sonrasında eve bilimum malzemeler alındı: alıştırma kilotu, lazımlık, wc adaptörü vs.. Ben evde pek bulunamadığım için babanesi alıştırma kilotunu giydirip 2 gün denemiş ve pes etmiş çünkü bizim adı üstünde Efe beyi ikna etmek zor.



Lazımlığı aldığım gün üstüne oturup hem küçük hem büyük yapmıştı ama ben izin alıp birkaç gün üstüne düşemediğim için beze devam etti. Bu alışkanlık için bebekler genelde anneyi tercih ediyorlarmış. Bende baktım olmuyo heralde konuşmaya başlayınca söyler, hem bizden de wc ye yapıldığını görüyor nasıl olsa birgün bırakır diye düşünüyordum ta ki kıpırcanı duyuncaya kadar.

Efe hergeçen gün daha güzel konuşuyor ama hadi tuvalete gidelim dediğimizde hala ııh burda diyor. Ona bu bezi taşımadığı zaman çok rahat edeceğini çok hafifleyeceğini anlatıyorum ama o ısrarla ııh diyor.

Bende bu yazı yani 3 yaşını hedefliyorum.Bezi çıkarıp yıllık iznimde(inşallah 2 hafta olur geçen yıl 1 haftaydı) salıvercem Efeyi ıslanınca rahatsız olur WC ye gider diye umuyorum. Eğer gene olmazsayı hiç düşünemiyorum.

9 Mart 2009

Sonunda seyrettim:)


Haftasonu annemler bizdeydi.Ev kalabalık olunca Efe çok mutlu oluyo bi dedesine koşuyor hadi anan (araba) diye bir ananesine koşuyor. Bizde dinleniyoruz:)

Merakla beklediğim Slumdog Milyoneri izledim. Oscarı hakettiğini düşünüyorum. Çocuk yıldızlar hakikaten muhteşem. Olay çok gerçekçi. Sonuna kadar merakla izledim.Bence benjamin Butondan çok daha güzeldi.

Pazar günü klasik alışveriş , çamaşır ve ütüyle geçti. Efe anne ben büyüdüm dedi bana yardımcı olmak istedi kuzum ama ben o günlerde gelecek oğlum şimdi hayatının tadını çıkar dedim:) Hakikaten ben Efenin her işi yapmayı bilmesini isterim. İhtiyacı olduğunda yemek de yapmalı, temizlik ve ütü de. Herzaman her istediğinde yanında bir kadın olmayabilir. Şimdiden sofra hazırlamamda yada toplamamda getir götürlerde yardımcı oluyor. Küçükken meraklı olduklarında yaptıralım ki uzak kalmasınlar. Aman boşver yazık diye düşünmemek lazım. Bu yazıklar hiç bitmez. Bu konuda ben kız olmama rağmen çok güzel bir örneğim. Annem bana hiç iş yaptırmadı. Bunun ne yazıkki gururla söylenecek birşey olmadığını evlenince anladım. Yemek yapmaya baya zor alıştım. Şimdi hala öyle:( Bende çok meraksızmışım demekki. Abim bile sevdiği yemekleri yapardı annemden tarifler alırdı ki hakikaten annem çok beceriklidir.

Ben hazır yemeği hep sevdim:)

Eşim bu durumdan şikayetçi değilmi diye sorarsanız başlarda evet öyleydi ama sonra Efe olunca hem iş hem Efe hem evde diğer işler, O da beklentilerini düşürmek zorunda kaldı:)

Eşimin annesinin iyi bir ahçı olduğunu söylersem sanırım eşim için üzüleceksiniz ama napayım kaderi buymuş:) Arada bir bize değişik yemekler yapıp çağırıyor neyseki kayınvalidemde biz de değişik bişeyler yiyoruz.

4 Mart 2009

Ben seni yeriiiiim:)



Bugün doğum izni biten bir arkadaşım işe başladı. İlk başlarda çocuk yapmak konusunda pek de istekli değildi ama, kocasının dilinden usanmış olsa gerek ki bir bebeği oldu. Bugün ilk günü olduğu için tabi evde bıraktığı bebeğini çok özlüyor ve insanın bir çocuğunun olmasının güzelliklerinden bahsediyor herkese. Gençlerin ve yeni evlilerin çoğunlukta olduğu bir ortamımız olduğu için de herkes dikkatle dinliyor ve soruyor nasıl zor mu anne olmak? Zor değil diyomiyor tabiki ama ekliyor harika bir duygu. 2 yildir evli bir arkadaş daha erken diyor benim için. Hem ben rahatıma düşkünüm;tv izliyorum geziyorum üstelik uykuyu çok severim yok yok henüz hazır değilim:)Kaç yaşındasın diye soruyorum 29 diyor. Benim Efeyi doğurduğum yaş. 30 olmamak için acele etmiştim. 30 yaş bana çok büyük geliyordu:) Ama artık insanlar anne olmak için 30 u bekliyor, daha yaşayacak çok şeyim var diyorlar. Herkesin kendi hayatı tabi ama ben üniversitedeyken bir arkadaşımın laf arasında Işıl biliyomusun en verimli çağlarımız buralarda geçiyor, bir kadının doğum için en verimli çağı 20-25 yaş arasıymış dediğini hiç unutmuyorum.


Şöyle yada böyle anne olmak güzel. O küçücük güzel yaratıkları kollarında sarmak onlarında sana sarılması paha biçilemez bir duygu. Efe seni çok seviyorum diyorum, Bende diyor sessiz sessiz utanarak. Ben ona şirin bişey yaptığında "ben seni yerim" derim. Bana geçen gün mutfakta ben seni yeriiim dedi. Şimdi nasıl yemezsin onu kıtır kıtır.



Bu arada Benim Hayatım Teyze olmanın güzelliklerinden bahsetmiş annelik daha güzel diyorlar nasıl olacaksa demiş. Ben teyze olamıyacağım malesef ama anneliğin ötesinde bir duygunun olacağını düşünmüyorum. Efenin her türlü sevimliliğini anlatmaya doyamıyorum. İyiki bir çocuğu var demeyin lütfen olanlarınız biliyodur, anlatması da enaz yaşaması kadar zevk veriyor:)

İsteyen herkesin bu güzel duyguyu yaşamalarını diliyorum. Hoşçakalın...

27 Şubat 2009

Bu hale nasıl geldik?

Az önce aldığım haber dolayısıyla çok üzgünüm. Yakın arkadaşlarımdan birinin babasını piskopatın biri komalık yapacak kadar dövmüş. Tanıdığım en sakin en temiz kapli insanlardan birini, delinin birinin öfkesinin geçmemesi sebebiyle böylesine dövmesi benimde yoğun biçimde öfke duymama neden oldu.

Adam evde önce annesini babasını ve karısını dövdükten sonra kapıyı çekip çıkıyor. o kadar köpürmüş ki karşısına çıkan ilk insanı da komalık ediyor. Nasıl bir vahşet bu ya. Ne zaman bu kadar kötü olduk biz. Ne zaman kaybettik büyüklerimize karşı saygıyı, bırakın el kaldırmayı sesimizi yükseltmeye ne zaman başladık. Gazetelerden okuduğum haberler karşısında donup kalıyordum ama en yakınlarıma kadar gelen böylesi bir olaydan sonra fena halde ürperdim. Nasıl bu hale geldi yurdum ve halkım.

Allah bizi ve tüm sevdiklerimizi böylesine vahşetlerden ,her türlü kötülüklerden korusun. Ülke olarak da kaybettiğimiz değerleri tekrar bulmamızı nasip etsin inşallah.

24 Şubat 2009

Arkadaş


Uzun zamandır yoktum. İşyerinde yazmaya çalıştığım için pek müsait olamıyorum. Öğle aralarını genelde alışveriş merkezlerinde gezerek geçirdiğim için:) Bugun kalıp bir değişiklik yapayım dedim.

Haftasonu gayet kalabalık geçti, evde birsürü misafir ve birsürü iş vardı. Neyseki Efenin Ayçası varken bana pek ihtiyacı olmuyor:) Yalnız akşam çok komikti. Ben salonda oturuyorum o da ayçayla oyun odasında oynuyor, hızla koşarak kapıya geldi bana baktı sen orda otu dedi ve gene hızla gitti. Aradan 5 dakka geçti geçmedi gene koşarak geldi bana baktı gitti. Yavrum o kadar üzülüyorum ki onun bu her an terkedilecekmiş gibi hissetmesine.Sanırım tüm çalışan anneler yaşıyorlardır bunu. Yanında yaşına yakın iyi anlaşacağı bir arkadaşı olduğu zaman çok mutlu. Umarım kreşe başladığında da çok mutlu olur.

Çocuk olsun büyük olsun herkes için iyi bir arkadaşın dostun yerini hiçbir şey tutamaz. Benim hayatımda da arkadaşlarımın hep çok büyük önemi olmuştur. Sabahlara kadar sohbet etmek, yolculuğa çıkmak, beraber mağaza dolaşmak, beraber yemek yemek her zaman çok hoşuma gider. Evlendikten sonra tabi birinci önceliğin çocuğun ve eşin oluyor, arkadaşınla vakit geçirsen bile aklın ya kocanda ya çocuğunda kalıyor. Eskisi gibi özgür hissedemiyorsun. Ama böyle bile olsa herzaman ihtiyaç duyuyorum dostlarıma. Çoğu zaman telefonla bile olsa görüşmek iyi geliyor.


Çok şükür eşimle de pek çok şey yapmayı seviyorum. Beraber film izlemek(dün akşam Issız adamı izledik fakat beklediğimden çok kötüydü yarıda bıraktım), dizi seyretmek, sohbet etmek, yolculuk yapmak onunlada çok sevdiğim aktiviteler. Yalnız malesef mağaza gezmeyi sevmiyor yada alışveriş yapmayı. Neyseki ben onları tek başıma yapmaktan bile büyük keyif alıyorum.

Herkese sevdikleriyle birlikte mutlu yarınlar diliyorum.

16 Şubat 2009

Anneler..


Annemlerde olmak en çok sevdiğim şeylerden. Orta yaşlara gelmeme rağmen en huzur bulduğum en mutlu olduğum yer annem ve babamın yanı, özellikle de annemin. Çocukluğuma tekrar dönüp sorumluluklarımdan uzaklaşıp rahatlıyorum onların yanında. Bir hata yapmış olsamda beni sevip sahip çıkacaklarını bilmenin huzuru içinde gevşiyorum.




Sanırım bunun için Efenin favorisi benim:)Annem diye sesleniyo bana ve ben olunca diğer herkes önemsiz. Babasıyla bile paylaşamıyo, bana dokunsa direk vuruyor yada git baba diye kovuyor.
Beraber yatmamızın buna etkisi çok sanırım. Birbirimize bu kadar bağlanmamız beni korkutsa da geçici bir zaman olduğunu düşünüp tadını çıkarıyorum.

9 Şubat 2009

Hepimiz hastayız :(


Hastalığın insanı nasıl yere serdiğini haftasonu ailecek gördük ve yaşadık. Hastalıklar olmasaydı kimse sağlığına şükretmezdi herhalde. Genelde hepimiz sağlığımızın bir lütuftan ziyade hak olduğunu düşünürüz, ama bir hasta olmaya görelim hemen tedbir almaya dua etmeye başlarız:)


Efeden başlayan ne olduğu belirsiz virüs benden ve sonrada babamızdan çıktı arka arkaya. Hepimizi yatırdı:) Hadi biz neyse de Efemi hiç böyle görmemiştim 'anne hadi anan(araba)' diyo sonrada uzandığı yerde uyuyakalıyodu. normalde gündüz bir defa uyumasına rağmen sürekli bir uyku ve halsizlik hali vardı. Bir de ilk defa bu kadar uzun evde kaldık:) Evden çıkmayınca birtürlü rahatlayamayan benim ve sürekli evde olmaktan bunalmış biri olarak Efe babamızı dışarıya sürükleriz normalde. O da sağolsun bizi anan addi götürür. Kışın gezecek tek yer alışveriş merkezleri tabi ama olsun maksat dışarda olmak. Bence yay burcunun en belirgin özelliği dışarıda rahatlaması, mutlu da olsa üzgünde olsa kendini hemen dışarı atması:)


Sürekli evde olunca da vakit çok yavaş geçti tabi meğer böylede dinleniliyormuş:)


Herkese özelliklede çocuk ve bebeklere sağlıklı günler diliyorum.

4 Şubat 2009

üzüntü ve muz kabuğu


Geçen gün müdürümüz evlenmeden önce her erkeğin okuması gerekli diye bir yazı gönderdi. Hayat işten ibaret değil evdeki huzurumuz da son derece önemli. Evde bizi bekleyen anlayışlı sevgi dolu bir eşimiz varsa her şey çok daha kolay.
Fakat şu da var ki eğer bu sevgi ve anlayış karşılıklı değilse ve biri sürekli veren tarafsa Offfff diyene kadar mutlu devam eden ilişki bu ofdan sonra değişebiliyor ve işte o zaman hayat çekilmez oluyor.
Kadın işe gider, haftanın 3 günü 8, diğer günler 6 da işten çıkar. Eve gidip yemeği hazırlar kendi karınlarını doyurduktan sonra 2,5 yaşındaki sadece çorba yiyen şirin oğlu için ya yoğurt yada tarhana çorbası pişirir. Onu Baby tv karşısında Dur anne Dur itirazlarına rağmen besledikten sonra mutfağı toplar. Yatağa girene kadar oğul izin verdiği müddetçe dinlenebilecektir fakat genelde izin verilmez. Tüm gün anne ve babayı görmeyen küçük şirin ağlamaklı ve de çok inatçı oğul anne otu anan yada bop dediği zaman kalkmak her zaman daha hayırlıdır. Saat 12 gibi yatan oğul illa da nen nen yani sallayarak uyur. Gece dinlenirim inşallah diye uman anne çoğu zaman 4-5 kez ‘anne nen nen’ sesleriyle uyandırılır ve artık bebek diyemediğim oğul sallanır. Sabah anne tekrar işe gider. Hafta sonunun hafta içinden tek farkı daha fazla yorulmasıdır. Çamaşır, ütü ,ev temizliği daha çok yemek ve daha çok bulaşık ve alışveriş derken hemencecik pazartesi olur.
Bu arada baba ne yapıyor diye soranlar olacaktır. Baba, annenin işi varken oğulla oynamaktadır. Kesinlikle küçümsemiyorum, önemli bir iş hatta olmazsa olmaz. Fakat böyle yoğun ve yorucu bir hayat yaşayan kadının, eşinden fiziksel olmasa bile duygusal bir yardım beklemesi yanlış mı? Ya da eşine nazlanması. İnsanlar neden evlenirler ki zaten, hem mutluluğu hem de üzüntüyü beraber yaşamaktır önemli olan çünkü birlikteyken her şey kolay gelir.
Maalesef ben bugünlerde çok yalnız hissediyorum:(

26 Ocak 2009

Efe Büyüyor :)


Geçen hafta 3-4 gün ananelerde kaldık, Efeye anane ve dedesi baktılar. hem ortam değişikliği hem de daha az görmenin getirdiği sevgi yoğunluğuyla biraz şımardı oğulcuğum ama abartmasına pek müsade etmedik. büyükanneler büyükbabalar torunlarını çok fazla seviyorlar ama bu sevgi "aman o ağlamasın" a dönüşünce ipler elden yavaş yavaş kaymaya başlıyor. Gerçi bir çok uzman çocuk şımartılmayıda tatmalı diyor ama ben hep böyle olur diye korkuyorum.
Neyse eve, düzenimize döndük ama aslında bizim düzende de son zamanlarda kötüleşen yatma saatlerimizi nasıl ayarlayacağımız hala problem. Efenin bir çocuk için oldukça geç olan yatma saati ki bu en erken 23.30 ailecek hepimizi geriyor. ne eşim ne de ben kendimize vakit ayırabiliyoruz ve en önemlisi Efe yetersiz uyuyor.
Geldiğimiz akşam Efe herzamanki gibi çizgifilmlerinin başlıyacağı vakit geçti tvnin karşısına. Fakat babamızın uykusu gelmişti biraz da artık başlayalım 10 da yatırmaya diye, Hayır dedi. Senmisin diyen Efe feryadı bastı koltukları yumrukluyor, başladı yaaa baba diye ağlamaya. Ana yüreği nasıl dayansın. Oğlum gözyaşlarını sil, ağlamadan lütfen de belki açar dedim. Ne yaptı biliyormusunuz işaret parmağını yalayıp gözyaşlarını sildi. Bu manzaraya nasıl dayanırım canım oğlumun saflığına ve tatlılığına bakıp sarıldım ona sımsıkı ve bende onunla beraber lütfen baba lütfen demeye başladım:)
Onun anladığı şeyleri yapmaya çabalaması ,duyduğu herşeyi telaffuza çalışması, bize olan sevgisini gösteriş tarzı beni bitiriyor. Allahıma ne kadar şükretsem az böyle bir güzellik için.
Sabah kahvaltısını hazırlarken son zamanlarda en sevdiğim şarkının müziğini mırıldanıyordum. Rafet el roman ömrümün sahibi. Romantik bir şarkı ya biraz acıklı geldi tabi oğluma, bacağıma sarıldı hem beni okşuyor hem de noldu anne noldu diye yüzüme bakıp beni anlamaya çalışıyor. Nasıl ölmezsin bu safi yürek için.
Allah her isteyene hayırlı evlatlar versin inşallah. Amin.
Not: Yukarıdaki resim Efenin yaklaşık 1,5 yaş fotoğrafı. Babası saçını kesmeden önce jöleleyip uzunluğuna baktık :)

23 Ocak 2009

Man in Black





Efe Bey bir gün babasıyla evde top oynuyorlardı. Birden üzüntüyle üfffff dedi. Baba ben siyah gok dedi. İlk başta anlayamadım ne dediğini sonra açıkladı :) Baba siyah, ben siyah gok dedi. Baştan aşağı siyah giyinen babamız efeyi çok özendirmişti. Bulduğum ilk fırsatta oğluma siyah bir kıyafet aldım ve onu karizma yaptım:)

Bir çocuğunuz olduğunda artık hayatınız tamamen ona endeksli oluyor. O mutluysa mutlu üzgünse üzgün oluyor, tüm boş vaktinizi onu nasıl iyi yetiştirebilirim üzerinde kafa yorarak geçiriyorsunuz. Eskiden böyle değilmiş tabii, bu yeni neslin icatları:) Bu durum çocuklar için iyi oluyor muhakkak çünkü artık çok daha güler yüzlü ve akıllılar. ama eğer birey kendine vakit ayırmayı ihmal ediyor yada beceremiyorsa o zaman biraz gergin olabiliyor tıpkı benim gibi.
Aslında bu birazda yoğun bir işim olmasından kaynaklanıyor. Bu sene bir hafta tatil yaptım. Yılın büyük çoğunluğu 8 de işten çıktım. haftasonları dersen öyle bir hızla geçiyorlarki bazen farkedemiyorum:)

Bu durumu değiştirmeyi, kendim için vakit ayırmayı çok istiyorum ama bir türlü beceremiyorum. Efe bir iki ay önceye kadar 10 gibi yatar 10.30 gibi uykuya dalardı. Gece çok sık uyanan bir çocuk olduğu için bende önceki akşamın yorgunluğundan o uyudumu uyurdum ama şimdi o günleri arar olduk. Hem babası hem ben Efenin uyumasını bekliyoruz. Akşam eve gelmemizle Efenin oyun telaşı başlıyor. Baba hadi anan(araba), baba hadi top.... yemek işini bitirdiğim zamanda hemen olaya dahil olup babaya ara verdiriyorum. bu böyle efe uyuyana kadar sürüyor, kısaca işten eve kafa dinlemek,dinlenmek üzere gelen anne ve baba pek umduklarını bulamıyorlar. Bu işi tek çekilir kılan şey Efenin tatlılığı, şirinliği bize olan sevgisi ve tabiki bizimde ona karşı şefkat ve sevgimiz.
Saat 10-10.30 civarı TV de Efenin yeni aşkı başlıyor kaptan,havhav,aba(Tiger ve poah). o bitince sırasıyla birsürü çizgi film. 12 yi geçerken bitiyor hepsi. En sevdiği de fifi (mickey mouse).Çoğunlukla onu uyumak için ikna etmeye çalışıyoruz fakat O kaptan,fifi,ukak (uçak)sonrada nen nen havasında:) bir kaç gece ağlaya ağlaya götürüp yatırdım sonrasında da yatakta uykusunun ve izleyemediği için gerginliğinin geçmesini bekledim. Ama malesef henüz bu alışkanlıktan vazgeçiremedik. Bir akşam yorgun anne ve baba uyuya kalmışlar. Normalde efe babanın yanına salondaki kanepeye uzanıyor uykusu gelince baba onu anneye yatak odasına getiriyor. O gün ise anne gecenin yarısı uyanmış ki efe yanında yok içerdende hiç ses gelmiyor. Merakla içeri gitmiş babamız horul horul uyuyor:) Efe tvye en yakın koltuğa oturmuş heyecenla çizgi film seyrediyor. Tvye hızlıca yaklaşıp kapattım, bu arada efe kurulmuş plak gibi sürekli anne noldu noldu anne diye söylenip duruyor. onu kucağıma alıp yatağa götürdüm ama hala o komik tavrı gözümden gitmiyor noldu anne anne noldu:) 2,5 yaşındada çok rahat tvkolik olunabiliyor:))
İşte böyle sayın izleyicilerim çocuklu günler bu şekilde geçiyor.

Herkese iyi haftasonları...

19 Ocak 2009

Bir haftasonu daha bitti...


Bu haftasonu da diğer haftasonları gibi çarçabuk geçti. Geriye çokca yorgunluk ama bir o kadar da mutluluk bırakarak.

Cumartesi günü ev içinde taşındık. Normalde eşim de ben de salonda oturmayı seviyoruz aslında geniş geniş ama Efe büyüyüp oyun çağına gelince ve oyuncakları da bir oda dolusu olunca evdemiyiz lunaparkda mıyız şaşırıyorduk.Bir yerde bisiklet bir yerde herby arabası, toplar,legolar, tahta oyuncaklar, yapbozlar, envai çeşit minik araba ve oturacak koltuk arayan biz:) Yer arıyoruz çünkü beyefendi arabalarını koltuk üstünde oynuyor hepsini dizince de ikili koltul iptal:)

İşte bu nedenden bizde adı üstünde oturma odasında oturalım dedik ve taşındık. Oda küçük olunca dağıtılacak yer ve dolayısıyla toplanacak yerde daha az olunca ben ve eşim çok mutlu olduk. Efeyi sorarsanız alişkanlıklarından çok zor vazgeçen bir çocuk olduğu için hala şokta. oyuncaklarını alıp salona gidiyor baktı biz gelmiyoruz geri dönüyor ama hala yemeğini yediği sandalyenin yerini,Tiger ve Poah ı izlediği üçlü koltuğu, arabalarını dizdiği ikili koltuğu özlüyor.

Cumartesi böyle geçti, Pazar günü Ankara'da yeni açılan alışveriş merkezi Foruma gittik enine boyuna değil ama üstünkörü gezdik. Benim hoşuma gitti. Kışın gezilecek böyle mekanlar olması çok rahatlatıcı. Evde vakit geçirmekten pek hoşlanmayan benim için nerdeyse yaşamsal:) Büyük bir oyun salonu sapmışlar ama çok soğuktu, Efe arabalara binmek bile istemedi koğuk koğuk diye kaçtı ilk defa.

Eve döndük benim annem ve babam ve eşimin annesi konuğumuz oldular. Bence en basit ve bir o kadar da lezzetli olan fırında somon yaptık. ye iç derken gene gün ve dolayısıyla haftasonu bitti.

Haftasonu Efeye çok alışıyorum tabi o da bana ve pazartesi en çok ondan ayrılmak zor geliyor. Herkes yanındayken öyle mutlu ki. Mutfakta yemek hazırlarken bacağıma yapışıp seviyor, yerde otururken arkadan boynuma sarılıyor ve her fırsatta sarılıp öpüşüyoruz. Herkese değil ama bana kendini öptürürken o kadar rahat ve mutlu ki onu saatlerce öpebilirim ve o da mutlu olur gibi. Annelik ne güzel şey Allahım Lütfen her isteyene nasip et... Amin.


15 Ocak 2009

Bugün tadım yok...


Dünkü mutluluk ve heyecanımın tersine bugün sabahtan beri üzerimde bir mutsuzluk bir sıkıntı var. Yaklaşık bir haftadır Efeciğimin uykuları gene bozulduğu için uykusuzum onunda etkisi vardır büyük ihtimalle. Uykusuzluk genelde gerginlik yapıyor çünkü. Belkide dün akşam eşimin benimle ilgilenmektense labtopuyla beraber olması sorun. Labtopu yeni aldık ve tamda tahmin ettiğim gibi eşimin kafası sürekli onda. Efeyle pek konsantre olamıyo ama öyle olması bile bir gerginlik yaratıyo bence. İlk başta hiç göstermeyelim Efeye o uyuyunca girersin demiştim ama Efenin uykuları 11 e doğru arttıkça artık göstermek kaçınılmazdı. Efenin tepkisi gerçekten çok komikti. Amcasında bilgisayar gördüğü için tanıyordu. 'AAAA baba git git baba, ben ABİ...'

Böyle yarımyamalak konuşuyor ya deli oluyorum ona. Neyse sonunda Efe de görünce içi rahatladı eşimin ve Efe bişeyle meşgulken direk bilgisayar başında. Zaten beraber geçirdiğimiz çok az bir vakit var daha fazla ortak bişeyler yapmayı tercih ederdim. Onların işyerinde interneti yok doğal olarak heyecan duyuyo ama ben sinir olmadan edemiyorum.

İşte kesinlikle bunun için ben hiç taraftar değildim labtop almaya bir şekilde üzüleceğimi biliyordum.

14 Ocak 2009

çok mutluyum:)


Bugün işyerinde çok sevdiğim bir arkadaşımın gebelik testinden olumlu sonuç aldık, yani ANNE oluyor. Allahım o ne büyük bir heyecan. WC nin kapısında bir ileri bir geri döndüm durdum. O ise gayet sakin çıktı ve bana sonucu gösterdi. Aynı heyecanı yaklaşık bir yıl önce başka bir arkadaşım için daha yaşamıştım. Onun bebişi şimdi 6 aylık olmuştur herhalde. Çok heyecanlı ve aceleci biri olduğum için onu eczaneye kadar ve sonra WC ye kadar sürüklemiştim. Sonuç olumlu ve tabiki ben havalarda:)

Benim hamile olduğumu öğrendiğim gün biraz hüzünlüydüm, çünkü ben hamile olmak için yanıp tutuşurken heyecandan ölürken eşim gayet sakindi. Öyle bir ihtimal olduğunu söyledim o sabah.O ise pek oralı olmadı ve ben test yaptırmaya gideriz diye düşünüyoken bir arkadaşıyla buluşmaya gitti. Herhalde tabiatımdan dolayı gene çok acele ediyor diye düşündü. Ben dururmuyum evimizin karşısındaki polikliniğe gidip test yaptırdım ve sonucu yalnız öğrendim. O ilk an ne hissedeceğini bilemiyor insan karmaşık duygular içindeydim. yakın bir parka gidip biraz ağladım.

Hamileliğim gayet güzel geçti çok şükür hiçbir sıkıntım yoktu. Doğuma 3 hafta kalana kadar çalıştım. Sonra kendime büyük bir puzzle alıp dinlenmeye ayrıldım. Tabi göbeğimden masanın üstüne eğilemiyeceğimi düşünememişim. Genede az bişey kalana kadar yaptım Efe doğmadan.Vaktinde gelseydi tamamlanırdı heralde ama bir hafta erken geldi:) Doğum gecemi ve sonraki Şanssız dönemimi ayrıca anlatırım. O yarım kalan puzzle in başına gelense çok acı oldu. Bir akrabamızın artık hiç sevmediğim oğlu o zaman 5 yaşında falan biraz oynadım sonra topladım diye yanıma geldi toplamak mı nasıl derken gördüğüm manzarayla kalakaldım. tüm parçaları az buz değil 2000 parçayı üşenmemiş doldurmuş kutuya. Aferim dedim çok derli toplusun dedim ama sinirimden kahroldum:(

Bir ordan bir burdan karıştırdım baya demi. Son söz olarak Allah tüm anne olmak isteyenlere hayırlı hamilelikler ardından hayırlı çocuklar nasip etsin.Amin...




13 Ocak 2009

Bir gün daha bitiyor...


Bu hafta çok yoğun başladı ve öylede geçiyor. Geçen hafta hiç işim yok çok canım sıkılıyor diye hayıflanırken, bu hafta işden başımı kaldıramıyorum. Geçen hafta yaptıklarımı bu hafta özlüyorum oysa geçen hafta da küçük bir iş için yanıp kavruluyodum:) Ne ilginç demi insanoğlu. Hiç bişeyle tam anlamıyla mutlu olamıyor. Oysa bilmiyorki mutluluk ve hüzün hemen dipdibe. Ah biraz sabırlı olabilse, yaşadığını sindire sindire yaşayabilse...


Efeyle günlerimde aynı iş hayatım gibi değişken. Bir hafta önce deliksiz uyuyup aman Allahım oğlum büyüdü diye sevinirken bu hafta yine başa döndük. dönüp duruyoruz yatakta. Evet malesef Efeyle beraber yatıyoruz. Babamızı salona atmak zorunda kaldık:( Doğduğundan beri uykusuz olduğu için gece hayatımız biraz sıkıntılı. Ama çok şükür büyüyor ve beni kendisine hayran bırakıyor. henüz 2,5 yaşında ama bir çok erkeğe taş çıkartacak kadar erkek. Tavırları bakışları, sözleri,...

Dün akşam eve geldiğimde aaa anne deldi diye kapıya geldi. kollarını açıp bana sarıldı öptü ve aynı vakur haliyle salona geri döndü. bende arkasından baka kaldım:)

akşam yemeğini yedirirken bir tabak çorba az geldi bana dönmüş anne doydum gok nane mama dedi:) nane mama = yoğurt çobası.

Aynen bir kızılderili gibi konuşuyor ve bizede sadece kendisini yemek düşüyor:)


8 Ocak 2009

Yeni Bir Başlangıç


Herkese merhaba,

Bu blogdaki ilk yazım dolayısıyla heyecanlıyım :)

Evli ve bir erkek çocuk annesi çalışan bir bayanım. Yukarıdaki bızdık oğlum Efe.

Yazılarım sanırım genelde 2,5 yaş erkek çocuğuyla ve çalışan bir anne olmanın zorluklarıyla ilgili olacak. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler...